8 Haziran 2010 Salı

Caddenin Sonu Düş Kırıklığı Olmasın

Hayatımız aslında sıradan bir caddenin sıradan bir gününden farklı değil. Yeni doğduğunda çıkmışsındır caddeye, henüz güneş yeni doğmuştur, kimsecikler yoktur çevrende. Yeni açılmaktadır dükkânlar bile. Yürümeye başlarsın cadde de. yürüdükçe büyürsün; bebeklik, çocukluk, peşi sıra ilköğretim ve lise. Öğlen vaktine doğru her bir adımda artar kalabalık. Yürüdükçe hayaller de büyür, ne fırtınalar kopar beyninde. Çocukken vitrindeki en güzel oyuncağı almak, oynadığın saklambaçta, körebede, birdirbirde, misket oyununda hep kazanan olmak,
biraz daha büyüdüğünde sınavlarda iyi not almak, ÖSS yi kazanmak, üniversitede istediğin bölüme yerleşmek ve belki de gerçek aşkı tatmak… Akşama doğru bütün dükkânlar tıklım tıklım. Üniversite zamanları en şaşalı zamanlarıdır caddelerin de; sanki hiç gece olmayacakmış havası çöker bütün caddeye. Hayaller hala toz pembe. Mezun olduğun gün, iş bulabilmek, kariyer yapabilmek, zam alabilmek, sonrası evlenmek, çocuk çocuğa karışmak… Yürürken farkında olmadan hava karararır, vurur acı gerçek birden yüzüne; meğer akıp giden zaman hayallerin en büyük düşmanıymış. Çalışmak ,caba harcamak, zamana bırakmayıp eldekiyle yetinmemek, daha çoğunu gerçekleştirmek hayaller için farzmış. Bir süre görmezden gelinir geçmiş. Oysa dükkânlar artık kapanmakta, her yer olabildiğine tenha. Cadde ye çıktığın o sabah gelir aklına, dönüp bakarsın arkana; kimsecikler kalmamıştır, kapalıdır dükkânlar bile. Caddenin son adımındasın, ilk adımdaki kadar yalnızsın, İster ağla, ister kendinden nefret et, tek bir gerçek var; artık çok geç. Sana düşen ise; bir köşede can verirken güneşin tekrar doğacağı günü düşlemek…

Yıllar sonra geçtiğiniz caddeye dönüp baktığınızda, yeniden haz alacağınız hayatlar dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder