28 Mayıs 2012 Pazartesi

Asla Tükenmeyesin Diye...



Bir şeyler yazmak istiyorum sana, nasıl başladığı da mühim değil nasıl biteceği de. Kurguladığım birkaç cümle olsa da, tuşlara basınca çıkan ses kadar manasız olacak korkusu var içimde. Nefesimi dinliyorum, belki bir bildiği vardır diye. Dökülmüyor kelimeler dudaklarından. Belli ki onun da cesareti yok, sessizce mırıldanıyor sadece; “ bir daha vursa idi nefesim nefesine”. 

 Evet melodilerime sakladım seni. Fark ettin işte. Kahkahalı ya da ağlamaklı bütün melodilerime… Her notada her sözde kaybedilenin biraz daha farkına varıyorum ama kaybetmek başka bir anlam kazandı sende. Her yerde, her seste, her görüntüde. 

Yağmur vardı bu gün Ankara da, mis gibi toprak kokusu… Yaramazlıkta yaptılar tabi; biraz ıslandım, biraz da çamura bulandım. Bir banka oturup sustum bir süre. Yağmuru, toprağı ve annelerini düşündüm. Sonra derin bir nefes alıp doldurdum seni içime. Tuttum nefesimi dakikalarca, hep içimde kalabil diye. Ölecek gibi oldum, direndim ölüme ama yaşayabilmek için birkaç saniyede üflledim seni. 

Son nefesimdi sanki, bu ne yaman bi’ çelişki? Ruhunu üflerken hiç mi düşünmemişti tanrı beni? Düşünmüştü; o yüzden yağdı yağmur, o yüzden mis gibi koktu toprak, içimde ki sen asla tükenmeyesin diye. Ve ben bir daha çektim seni içime… Bir daha… Bir daha… 

Çok sözüm var geçmişe dair ama gelmiyorlar dilimin ucuna. Yazamıyorum. Nefesimi dinliyorum sadece, seninle konuşuyorum bir nevi. Güzelliğini ve güzel şeyleri hatırlıyorum. 

Seni çok seviyorum…